Ömer Çiftçi

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Bernard Shaw 1856 yılının Temmuz ayında, Dublin’de, beş odalı bir evde doğdu. Babası George Carr Shaw, devlet memurluğunda da zahire tüccarlığında da tutunamamış iyi huylu, içkiye düşkün, şaşı bir adam. Annesi Bessie Gurley, ailesinin düklere, prenslere layık bir kadın gibi yetiştirmek için kendisine yaptığı baskılara dayanamayıp, orta yaşlı, orta halli George Carr ile evlenmeye razı olmuş bir kadın. Shaw bu evliliğin üçüncü çocuğudur.

Bernard Shaw 1856 yılının Temmuz ayında, Dublin’de, beş odalı bir evde doğdu. Babası George Carr Shaw, devlet memurluğunda da zahire tüccarlığında da tutunamamış iyi huylu, içkiye düşkün, şaşı bir adam. Annesi Bessie Gurley, ailesinin düklere, prenslere layık bir kadın gibi yetiştirmek için kendisine yaptığı baskılara dayanamayıp, orta yaşlı, orta halli George Carr ile evlenmeye razı olmuş bir kadın. Shaw bu evliliğin üçüncü çocuğudur.

Shaw’la annesinden çok dadısı ilgilenmiştir. Annesi yarım yamalak Fransızca ve piyano çalmayı bildiği için çocuk bakmayı tercih etmemiştir. Shaw’ın dadısı, Shaw’ı çocuk parklarına götürmek yerine kendisiyle birlikte eşe dosta, Dublin’in pislik ve çamur içindeki kenar mahallelerine oturmaya götürmüştür. Dublin’in kenar mahalle çocuklarıyla safça oyunlar oynarken, içten içe tanıklığını yaptı bu fakirlik ve yokluk ortamını gönlü kaldırmadı Shaw’ın ve ilerde, İngiliz İşçi Partisin temelini oluşturan Fabian Derneği’nin kurucularında olmaya değin sürecek politik bir yaşantının ana rahmiydi bu sokaklar Shaw için.

Shaw ancak on beş yaşına kadar okula gitti. Okulun ilk gününde öğrendiği dört işlem dışında okuldan başka bir şey öğrenmediğini söylüyordu Shaw.  Hatta bir keresinde kendisinden bir okul kitabına Jan Dark adlı oyunundan bir bölüm almak için izin isterler, Shaw şöyle cevap verir: “Kim benim oyunlarımı zorla okullarda okutur, benden de Sheakspeare’den nefret edildiği gibi nefret edilmesine sebep olursa Allahından bulsun. Benim piyeslerim işkence aracı olmak için yazılmamıştır.”

Memurluk yaptığı dönemde, bir gün patronu Shaw’dan çok memnun olduğu için maaşına dolgun bir zam yapar. Shaw buna karşılık işi bırakır. Gerekçesi: Güvenli bir işin kendisini gevşeteceğinden korkmasıdır. Böyle anlamsız bir çevrede sıradan memur olacak birisi değildir çünkü. Ve İngiltere’nin yolunu tutar.

Shaw’ın oyun yazarı olarak üne kavuşması kırkından sonradır. Bir gün zengin bir lord ve Shaw’ın bu oyunu öveceği düşüncesiyle Shaw’a yollamış. Ama Shaw bilakis oyunu hiç beğenmemiş ve yerden yere vurmuştur. Lord buna karşılık sinirlenerek, öfkeyle kapısını çalıp, gırtlağına yapışmış. “ Mr. Shaw, Mr. Shaw… Siz sadece para için yazıyorsunuz. Oysa ben şan için, şeref için şöhret için yazıyorum” .Shaw soğukkanlılıkla adamın yüzene bakar ve ardından omuzlarını da çaresiz bir adam edasıyla kaldırarak: “Her ikimizde kendimizde olmayan şeyler için yazıyoruz”

Shaw 42 yaşında evlendi. Daha eli ekmek tutmadan evlenmekten çekiniyordu fakat bu durumu şöyle açıklamıştı: “Bir devlet hastanesine yatsam daha iyileşmeden taburcu ederlerdi. Özel bir kliniğe gitsem oradan ancak cenazem çıkardı. Evleneyim de karım bana baksın dedim”

Dediğimiz gibi 40 yaşından sonra üne kavuşur. Oyunları nerdeyse dünyanın her diline çevrilir. Ama yine de bu oyunlarında İngilizleri iğnelemekten hiç geri kalmaz. Sezar ve Cleopatra oyununda yarattığı Britannus’u şöyle tanımlar:” Barbarın biri. Kendi aşiretinin kendi adasının görenekleri, törelerini doğa kanunu sayar”

Benim Shaw’un oyunlarında en beğendim  Pygmalion’dur. Dünyaca ünlü bir dil uzmanı Çingene bir kızdan hanımefendi yaratmaya çalışır. Konu sıradan gelse de işleniş ve sonucu bakımından eşsiz bir eser. Fakat Shaw’ın en önemli eseri Jan Dark’tır. Eserde genç ve aslında koyu Katolik olan bir kızın soylulara ve kiliseye karşı yaptığı mücadeleyi anlatır. Shaw’un bir peygamber olarak saygı duyduğu Hz. Muhammed’in hayatını sahnede canlandırmak istediği, gel fakat fanatik bir Müslümanın canına kastedebileceği uyarısı üzerine Jan Dark’ta karar kıldığı söylenir.

O bir ermişti, Kırgınlar evi oyununda, Kaptan, istemediği halde kendisini zengin bir adamla evlenmek zorunda gören bir kıza şöyle tavsiyede bulunur:

ELLIE: Sanırım ilerisini düşünen açık göz bir kızım ben.

KAPTAN: Açıkgözlük et demedim ileriye bak dedim

ELLIE: Arada ne fark var?

KAPTAN: Bütün dünyayı kazanıp kendi ruhunu kaybetmek, açıkgözlülüktür. Yalnız unutma, ruhuna dört elle sarılırsan hiçbir zaman bırakmaz seni. Oysa bir bakarsın dünya elden gidivermiş.

Yine aynı oyunda, Kırgınlar evinde insanların samimiyetle açık ettiği kötülüklerden sıkılmış. Arkasından konuşulan tüm kötü sözleri şans eseri duymuş. Evdeki tüm insanlardan ve evden kurtulmak isteyen Mangan, evden kaçmaya karar verir.

KAPTAN: Sağlıcakla geldin, sağlıcakla git. Koskoca yeryüzü, engin denizler, uçsuz bucaksız yeryüzü seni bekliyor.

( Tüm zenginliğini ardı sıra bırakıp kaçmaya karar veren Mangan. Giderken üzerinde giymiş bulunduğu elbiselerden başka varlığı yoktur.)

LADY: Ya geride bıraktıklarınız, Mr. Mangan?

HECTOR: Kaçan tutsak neden zincirlerini de beraber götürsün ki.

Shaw yetmiş yaşında Nobel Ödülü’nü kazandı.”Kıyıya çıktıktan sonra bana can simidi uzatıyorsunuz “ diyerek önce reddetti. Sonra kabul edip aldığı parayla İngiliz İsveç yazın fonu kurdu. Shaw ölüm döşeğindeyken İngiliz Krallığı Liyakat Nişanı’nı geri çevirdi. Ve en önemli oyunu Jan Dark’ın son cümlesi onun tüm yaşamını özetliyordu.

JAN DARK: Şu güzelim dünyayı yaratan Tanrım. Senin ermişlerine dünya ne zaman kucak açacak?  

Online dergiler Online dergiler