İçimizdeki Kabil

Emrah Bulut tarafından yazıldı. Aktif .

 

Bir bebeği konverslerimin altında ezdim bugün. Israrla ve üstüne basa basa öldürdüm onu. Hiç sesi çıkmadı, ağlamadı bile. İkimiz de çok yaşayamayacağını biliyorduk çünkü. Korktum. Sıtmalı, bana ağır gelen vücudumu itercesine kaçtım oradan. Kızardım, titredim, soluk soluğa kalıncaya kadar da hırpaladım kendimi aynayla baş başa kalınca. Alnımı soğuk fayansa dayadım ve derhal yağmur yağsın istedim üstüme hatta daha fazlası bir gölü kurutuncaya kadar içmek. Dişlerimi sıkıp: “İsteyerek olmadı bu.” dedim, asla! Ben, ben, asla! Sonra derin bir nefes aldım ve yüzümdeki mimikleri rahat bırakıp bu saçmalığa son verdim. Kendime ne kadar diretsem de bu işlediğim ilk cinayet değildi.

٭ ٭ ٭

Ne zaman yeni bir hayat, temiz bir sayfa ümit etsem bir çocuk doğar kirli ellerimde. Öyle saf öyle masum… Gözlerini kaçırır benden fakat. Yüzü kırış kırıştır. Kaç kez doğup kaç kez ölmüştür o aynı bebek. Sevmiyor mudur beni emin değilim. Hiç konuşacak kadar uzun kalmadı zihnimin Getto kuvözlerinde. Ben her defasında başka isimler koydum ona.Bu sefer dedim bu sefer…İnatla yaşatmaya çalıştım.Bu sefer ölen ben olacağım dedim, o değil. Ama öyle ufaktı ki kafama bir silah doğrultacak kadar büyüyemedi hiç. Yüzüme tükürecek kadar takate erişemedi.

Hayallerimde görünüp kaybolan kadınlar baktı ona. Ben sadece bir bebeğin avuçlarımdayken hissettirdiği heyecanı sevdim. Sonra yabancısı olduğum kollara teslim ettim hemen.

Derken rutine dönüştü kendime ihanetlerim. Muhayyilemin derinlerinden güçlükle nefes alan kadınlar gelip, kutsal bir emaneti teslim almakla görevli elçiler gibi ölü bedenleri taşır oldular geldikleri yere. Bir de… Neden diye sorarlar hiç bıkmadan. Acizliğimi tariften utanırım, çekiçle alınmış gibi çıkar ağzımdan değişmeyen karine: Ben böyleyim.

Severim ama aşkı yaşamaktan korkarım. Bilirim ama bir utançmış gibi söylemeye çekinirim. Saatlerce koşarım ama doğru yere bir adım atmaya erinirim. Yazarım çizerim ama kendime fayda etmez. Ben işlediğim her günahtan, bulaştığım her yanlıştan sonra af dilerim ama yine yaparım. Anladım ki sorun kötülüğe çağıran seste değil, sınır koyulamayan özgürlüklerimizde. Önyargı özgürlüğümüzde mesela, sabırsızlık ve hırs hürriyetinde…

Hesabı kitabı yapan beynimiz yaklaşan şeytanın sağı olurmuş hep. Zihnimize tozpembeler, maskeli düşler satarken, yazdığı acı faturalara bakmayız bile. Bizim olana gözü kapalı güvenimiz her defasında daha ağır bedeller ödetir. Aklın namlusunu kalbe doğrultup vicdanı kana bulamaktır bu yaptığımız.

Oysa;

Bebekler büyümek içindir, bizleri gömmek.

Gül kokmak içindir onlar ve sevmek.

Bebekler tekrar denemektir, umuda namzet!

Benimse her cani gibi içim kötü, isteklerim aşağılık. Peki ya nasıl bu kadar temiz kalabiliyor o umut denilen ufacık şey, kat kat olmuş nefsi emaremden sıyrılıp kalbime cenneti taşırken. Öyle duru bir soluk ki Nasreddin misali ruhuma mana çalıyor.

Sen nasılsın bilmiyorum ama sevgili okur, ben açtığım her yeni sayfayı aptalca karalayıp, başlangıçlara sonumu eklerken, bir bebeği hunharca katlederim. Müptelası olduğum beş para etmez zevkler uğruna o nurdan, o masum, o benim olan şeyi. O benim hayallerimi her ateşe verdiğimde, küllerinden doğan umudumu. Sen dayan desem, yapabilir misin?

Yazar Hakkında

Emrah Bulut

Emrah Bulut

Online dergiler Online dergiler