İyi Ki Öldüm!

Said Doğrul tarafından yazıldı. Aktif .

 

Her şey öldüğümü fark edince başladı.

Pek ihtiyar sayılmazdım oysa, Fatih İstanbul’u yeni fethediyordu bu vakitlerde. Beşikte akbil basıp, mezarlıkta aracın sağa çekildiği yorucu yolculuklar, aktarmayla devam eden ecelsiz bir serüvendi genç dimağımın lügatinde. Takvimin her yaprağı, ölümün soğuk rüzgarında dökülürmüş meğer; son solukta inermiş insan müsait bir yerde.

***

“Fırsatın olsaydı, on altı yaşındaki ‘sen’in kulağına ne fısıldardın?”

İlk paragrafta biraz çıtlattığım sarsıcı olaydan 3-5 gün önce, bir üst satırda oturan soru işaretinin çengelli iğnesi acıttı zihnimi: Benden beş yaş küçük birinci tekil şahsın abisiydim artık; “bak genç dostum...” diye sırtını sıvazlayacak kertede yaşlanmıştım.

O sübyanı takdire boğup egoyu tatmin etmek yerine, tenkit ve tekdirlerle terletmek, dili alt dudak ile üst dişler arasına sıkıştırıyor; cevapta yer alan (s)övgülerin ötesinde, sorunun şişeye konulup bilinçaltı sularına fırlatılmasıdır asıl mesele.

Şimdiki zamanın kadrajından çıkar çıkmaz şuurun karanlık denizinde kulaç atan ses ve görüntüleri, video formatında izlemeyi dilerdim.

İki sene evvel hafızamın çekmecesinde kaybettiğim hayallerimi yeniden tahayyül etmek, beş ay önce muhayyilemin kaloriferlerini yakan ruh halini tekrar hissetmek, geçmişin öznesine ağız dolusu kahkahalarla gülüp aptallığından ötürü dalga geçmek isterdim.

Olmazsa olmaz olarak tavsif ettiğim kırmızı çizgilere nasıl yeşil yandığını, ‘onsuz olmaz’ dediğim insanların ismini anımsamakta zorlandığımı, “öyle olmaz” diye düşündüğüm birçok olayın aynen ‘öyle’ olduğunu anlatmak isterdim bilmemkaç yaşındaki velede.

Sürekli devr-i daim eden bir kalabalığın, devamlı eksilip eklenen insanların farkına varması iyi olurdu üniversiteye yeni başlayan Said’in;geçmişte hep görülen gözlerin, gölgelerinin dahi silinmesi ve adı bile bilinmeyenlerin yaşamın düğmelerine iliklenmesi yalnız hissettirir miydi onu?

Sohbetinden zevk almak dışında, suskunluğuyla dahi arkasında duran ve arkadan konuşup sohbet konusu yapmayan bir dostunun hiç olmayacağını bilmek, üzer miydi o liseli elemanı?

Sevgileri yarına bırakmasaydı keşke, sevmek için geniş zamanlar aramasaydı, sevgi sözlerini geleceğin muğlâk mefkûrelerine kargolamasaydı...

Tanıdıklarına karşı küçük sarsıntılarda hayal yıkıntıları yaşayan, tanıştıklarına yafta vurup peşin hüküm poşetine atan, tanımadan ‘defolu’ etiketini yapıştırıp kenara fırlatan tüysüz delikanlı, kaçının gözlerine baktıgözlerinin rengi dışında, gözlere gizlenmiş mutlulukları veya gözlerde dizginlenmiş acıları anladı?

***

Sadece sivilceli bir ergenle muhatap olmak değil; her yeni zaman zarfında doğan ve ölen kişi zamiriyle muhabbet etmek isterdim.

Duyu organları aracılığıyla maddenin mahiyeti tüm boyutlarıyla idrak edilemez, duyumlarımız algılama yetisinin pazusunu sıktığı kadardır.

Algı ve nesnenin farklılığı, insan bedeninden yalnızca cılız sinyaller anons edilmesine neden olur: Seyyal varlığımızı sarmalamak veya Âdemden gelip ademe giden zamanı zamklamak mümkün değil.

Aynı ırmakta iki kez yıkanamayan 16 yaşındaki çocuğun, kendisine kıyasen bunak ve şişko ikizinden nasihat dinlemek yerine; doğduğu günden beri öldüğünü ve ölümün öldürülemediğini duyması lazım.

İyi ki öldüm! Çünkü yeniden doğacağım.

Yazar Hakkında

Said Doğrul

Said Doğrul

İlk ve orta öğrenimini, gözünü açtığı şehirde tamamladı. Hukuk okumak üzere Bursa akvaryumundan İstanbul deryasına kulaç attı. Bir müddet tiyatro ile oyalandı, üç-beş kısa filmimsi çekti. İstanbul Üniversitesi Kamu Hukuku yüksek lisans programında temaşager, aynı kurumda Sosyoloji lisans talebesi. Sıfat değil, eylem olarak ‘yazar’lığını, editörlüğünü de yaptığı Fikir Adası e-dergisinin yanı sıra, sair süreli yayınlarda sürdürüyor. Şu an ise uzak ülkelerde, davulun sesinin geldiği yeri bulmaya çalışıyor. İleride cennetlik olmak istiyor.

 

Kafa Kâğıdı:       |  

Online dergiler Online dergiler