Afrika

Süleyman Kahraman tarafından yazıldı. Aktif .

 

Afrika, siyahın tüm kötülüklerin rengi olmasına karşılık, tüm kötülüklerin kendinde yaşandığı, beyaz insanların siyahları mezalime uğrattığı topraklar... Tarih boyunca sömürgeciliğin anayurdu olmuş olan bu topraklar, acıların başkentliğini yapmıştır. Beyaz insanların tüm dünyadaki maddiyat tapınmalarından bu topraklarda nasibini almıştır.

Dilin bir milletin bağımsızlık noktasında en önemli etkenlerden biri olduğunu bahsettiğim yazımda (moda ve dil), bu bağımlı olmanın getirdiği insana bakan en önemli sonuçta fakirliktir. Fakirliğin bu siyah insanların kaderi olmasına sebep olan her beyazın ve siyahın bugünkü felakette payının olduğu unutulmamalıdır.

***

Bugün Afrika’da yaşanan felaketten herkesin bir şekilde bir haberi var. “Haberim yok”  diyenlerin yaşama belirtisi olmadığının bile farkına varması gerekir. Zira bu felakette ortaya çıkan tablo ölülerin bile kemiklerini sızlatacak cinsten.  Şöyle genel başlıklarla oradan gelen haberleri sizlerle paylaşmak isterim...

Bir annenin çocuğunu oraya giden bir yardımsevere vermek istemesi. “al çocuğumu kurtar.” Demesinin bir annenin ne duruma geldiğinin bir göstergesidir sanıyorum

Bizim günlük yediğimiz eti, oradakilerin bir yıl boyunca ancak yiyebilmeleri; fakirliğin ne durumda olduğu konusunda bir örnek serer önümüze.

Şu an için 11 milyon insanın kıtlık ve kuraklık yüzünden ölümle yüz yüze olduğu BM raporlarında biz beyazlara duyuruluyor.  11 milyon insanın nicelik bakımından ne yaptığını varın siz düşünün.

“Somali’de yaşanan kuraklıktan kaçarak Kenya’daki kamplara sığınan insanlar tam bir dram yaşıyor. 3 senedir tek damla yağmur yağmamış bölgelerden kaçarak 50 derece sıcakta 400 km yol yürüyen halk, sığındıkları kamplarda hayata tutunmaya çalışıyorlar. Yürüyüş esnasında birçok kişi hayatını kaybederken kamplara ulaşabilenler de yorgunluk, sıcak ve açlık ile boğuşuyor.” Yaşanan dramın ne olduğunu anlatan bir yazının ilk satırları...

26 Temmuz tarihinden Türkiye Gazetesinden Osman Sağırlığının attığı başlığı okumak yetti bana oranın durumunun ne olduğunu anlamak için. Başlık şöyle:

BM, güvenliği bahane edip gıda depolarına kilit vurdu, her gün 800 Somalili açlıktan ölüyor...

 

Yukarıda kendi çapımda orada yaşanan dramı gözler önüne serebilmek için birkaç satır yazmaya çalıştım.  Bir fotoğraf karesinin yazıdan daha etkili olacağına inanan biri olarak aşağıda, bizim beğenmeyip çöpe attıklarımızın orda aş olduğunu gösteren bir kare paylaşmak istiyorum.

Orada yaşanan durum hakkında genel bir bilgi verdiğime inanarak üzerimize düşenler konusunda da bir iki satır yazmak istiyorum. Genel olarak bakıldığında, halkımızın zaten üstüne düşeni yerine getirdiği kanısındayım. Buradaki fakirliğe duyarsız kalmamak için; atacağımız bir SMS veya bağışlayacağımız maddi meblağın burada ettiğinden çok daha fazla değer taşıdığını unutmamamız gerek. Çünkü ihtimal ki açlıktan ölüm döşeğinde olan birinin boğazından geçebilecek bir lokmada pay edinmek, inanıyorum ki o insanın hayatını kurtarma sevabı bile kazandırabilir. Rahman’ın bize bahşettiği bu mübarek ayda, bu şekilde sevap kapılarından boş dönmemeliyiz. Duaların makbul olduğu bu ayda da maddi desteklerimizin yanı sıra; oradaki kardeşlerimiz içinde dualarımızı eksik etmeyerek  “inanma” noktasındaki yükümlülüklerimizi de yerine getirmeliyiz

Bir diğer değinmek istediğim nokta da; “Efendim bizde fakir Ali yok mu da, taa somAli’lilere yardım ediyoruz?” diyen dalkavuklar. Öncelikle bu soruyu duyunca insan aptallaşıyor ve tüm aklı melekelerini yitirerek cevap bulamıyor. Bu itirazda bulunulanlar sanki Türkiye’de fakirler için bir adım atmışlar gibi, Afrika’da yaşanan bu drama yapılan yardımları baltalamak için tüm fesatlıklarını dökerek, insan nazarında maymunlaşmayı göze alabiliyorlar. Pes dedirten bu itirazlara kulak asmamalı ve yapacağımız yardımlardan kazanacağımız sevapları bu tiplere kötü söz söyleyerek harcamamalıyız kanısındayım.

Biz, dedelerimizin yaptıklarıyla övünç duyup, onları örnek alan bir gelenekten geliyoruz. Osmanlı’ya bakıldığında, nerde bir felaket varsa oraya koşuşturmalarının örnekleriyle dolu bu tarih. Ayrıca biz deccal ile su pazarlığına ramak kala son damla suyunu dostlarıyla paylaşan Sahabe efendilerimizin rehberliğinden yoğrulmuş bir kültürden geliyoruz. İşte bu yardımları baltalamaya çalışanların, ceviz kabuğu kafalarının almadığı da budur!

Saygılarımla…

Yazar Hakkında

Süleyman Kahraman

Süleyman Kahraman

Doğum yeri, kaybedilen toprakların aziz hatıraları sayılacak topraklardır. Daha henüz emekleme safhasında iken Türkiye’ye adım atarak 21 sene T.C topraklarından ayrılmadı. Bir senelik Karl Marx Stadt’da eğitimine yama yaparak, makine mühendisi olma yolunda özgeçmişine bir parantez ekledi. İlkokul ve liseyi İstanbul’dan önceki başkentte, üniversiteyi ise sanayi göbeği Kocaeli’nde okudu. Birkaç deklanşör hamlesiyle fotoğraf işinde amatör, birkaç karalamayla da yazmakta…

 

Kafa Kâğıdı:    

 

 

Online dergiler Online dergiler