Bir Türkiye Masalı

Hüseyin Emre Sezgin tarafından yazıldı. Aktif .

 

Tarih akar, beşer bakar..

Meşhur ve nevi şahsına münhasır güzel cumhuriyetimizin, bataklıkta çırpınan bir hasta adamın uzattığı son parmak olduğu yarı-yalanı ilekurulduğunu farz edelim.

Yeni bir ulus devlet tasarımı tedavüle konmuş, “Hepiniz Türksünüz yahu, tek farkınız coğrafyanız aslında..” denmiş, toplumumuzun trafik kurallarıyla ilişkisini şöyle bir gözlemleyen cin alilerden biri, bir ara “Hz. Adem’in de Türk olduğu düşüncesi” tarafından şöyle bir sarsalanınca, “bir daha düşün” duvarlarıyla kuşatılmış; en sonunda “Türk dediğin, hatun sözüyle iş mi yapar?!”a varmış.

Kalan birkaç damla haysiyetini için emparyel rüyalarda ihtilam olmaya mahkûm olan gariban halkın muhayyilesi de çocuklara envayi çeşit subliminaller nakşedilerek zımparalanmış;

“Kalbi vatan için çarpar Turan’ın 
Mekanı cennet olsun Kemal Ata’nın 
Edirne’den Kars’a kadar vatanın 
Gezdim toprağını taşını gördüm..”

 

“Devletin başındaki insan şahane yataklarda değil, ölüm döşeğinde yatmalı..” der eski daimyolar, ve rol biter, perde kapanır…

Fabrikasyon Türk vatandaşı mefkuresi, gittiği yere kadar gitmiş, Kemalizmanın romatizmaları azana kadar da harbi harbi iş görmüş.

Devletin cellat bıçağı, saplandığı omurgadan birazcık uğrayınca, felce uğrayan halkın da başka afyonlara alıştırılması elzem olmuş, malum, jakoben ideoloji yutturulan insanımızın bir yerden sonra midesi bozulmuş..

Haliyle birileri bir yerden bir 45’liği çekmiş ve DP doğmuş, nâm-ı diğer andro-türkislam dönemi.

“Hepiniz Türksünüz” diyen kurtlarımızın savına, “Hepiniz Müslümansınız ama zararsız olandan” eklenmiş, halk devrimlerle öpüştürülmüş barıştırılmış..

Artık yeni slogan; “Tanrı dağı kadar Türk, Hira dağı kadar Müslüman..” imiş.

Kırmızı börklü prenseslerimiz ve fu manchu bıyıklı cücelerimiz de bunu “yemiş”.

Ahura Mazda’nın racon kesmesini bekleyen Hürmüzlerin ve Ehrimenlerin didişmesi sırasında ezilen çimenlerin suyu da, nice vampirin dişine cila olmuş..

Hasılı, demokles nâm bir zatın ASELSAN işi kılıcı yüzyılın son çeyreğini kalbinden vurmuş.

“İhtiyaç dahilinde(!)” ve “kazara(!)”  ikinci kez düşen bu tetik de “düzen, nizam, intizam” demiş.

Şahin Ayı’yı alt edince.. Eh nasıl derler bilirsiniz, müzik değişirse dans da değişir…

Gel zaman git zaman, Türk-islamcıların “zararsız” -modern tabirle pratiksel olmayan- bayramdan bayrama secde gören Türk, doğru ve çalışkan nesil Darvin abimizin öngördüğü gibi evrimleşmiş.

Çalar saatin matkapvari sesiyle “ossaat” yerinden sıçrayan “kendilerine demokrat”lar bellerindeki yatağanları, teberleri, kargıları, kamaları, hançerleri ve “en keskin kılıç”ları çekmiş; büst, endoktrinasyon, anayasa, tarih Allah ne verdiyse yumulmuş, haddi aşmayanları iyi de etmiş.

Bir zamanlar fakir ama gururlu olan bazı fikirlerse, kalantorluğun alâmet-i fârikası koca koca döner koltuklarda “vahşi ve ilkesiz” olarak arz-ı endam eylemiş.

Ne derdimiz varsa “Ya işte Kemalizm.. darbeler falan” demek de adet olmuş tabii..

Taraf olmayan, şehit olmuş;

Masal da bisiklet tamircisi evliyamız Hikmet abinin sözüyle son bulmuş;

“Tamam, birçok şey kemalizmden de,
Ulan her şey mi kemalizmden?”

Online dergiler Online dergiler