Ciddiyet, Bayağılık, Siyaset

Ömer Çiftçi tarafından yazıldı. Aktif .

Bizim ülkenin insanları çok ciddi, ciddiyetleri hayatı bayağılaştırıyor ve sıkıcı hale getiriyor.

Bu ciddiyet ve bayağılık sadece siyasette de yok, hayatın her yerinde bu bayağılık var, şaka bile kaldıramıyoruz. Yalnız, anneye edilen küfürler dışındaki tüm küfürleri kaldırabiliyoruz.

Doğru düzgün eğlenemiyoruz, şaka yapamıyoruz gülemiyoruz peki biz ne yapıyoruz?

Siyaset yapıyoruz. Hem de dünyada yapılabilecek en sıkıcı, en bayağı siyaseti yapıyoruz.

Vatan elden gidiyor, her gün savaş çıkıyor, vatan hainleri ilan ediliyor, birileri halk kahramanı oluyor, birileri birilerine iftira atıyor, her gün marşlar okunuyor, antlar içiliyor.

Baykal ve Bahçeli ise siyasette bu işin önderliğini yapıyor. Ve bu ciddiyet siyasetçilerin doğasını bozmuş.

Öymen; ”Niye analar ağlamasın diyorsunuz. Şeyh Said isyanında analar ağlamadı mı? Dersim de analar ağlamadı mı?” dedi.

Bu olaylar artık onlara normal geliyor. Çünkü bu konularda aşırı ciddiler.

Galiba bundan da psikopatça bir zevk alıyorlar.

Onlar bizim hayatımızı bayağılaştırıyor biz de buna izin veriyoruz.

Çünkü onlardan çok da farklı değiliz.

Hayatımız her yerinde kendi yarattığımız ve dokunamadığımız kutsallar var.

Bayrak kutsal, vatan kutsal, marş kutsal, liderlerimiz kutsal. Çok kutsal var hayatımızda o kadar çok ki ne yana dönsek kutsallarımıza çarpıyoruz bu yüzden de ayakucunda yaşıyoruz hayatı, ses çıkarmamak için ayakucunda ürkerek yürüyen bir çocuk gibi hareket ediyoruz. Çünkü ürküyoruz.

Fransız entelektüeli  ve aynı zamanda şarkıcı Sergi Gainsbourg bir keresinde sahnedeyken milli marşı şarkı haline getirmişti kendi deyimiyle“yavşakça” söylemişti. Şarkıyı söylerken kendisine hayran bir şekilde bakan kadınların ifadesi birden donuklaştı, erkeklerse öfkelenmeye başladı. Bir süre sonra içeri Gainsbourg’un hayatında ilk defa gördüğü Fransız faşistler girdi. Gainsbourg çareyi kulise kaçmakta buldu.

Sonraları da, tüm Fransa’dan çok ağır eleştiriler aldı. Çocukluğunda Bolşevik ihtilalinden dolayı Moskova’dan Fransa’ya kaçıp gelmiş bir Rus Yahudi’si olan, ikinci dünya savaşında kolunda Yahudi olduğunu gösteren bir yıldızla dolaşmak zorunda olan, savaşın tüm acılarını çekmiş, ölümler görmüş bu adam, tüm bu eleştirilere şöyle yanıt verir:

 ”Milli marşla hep ölünür mü? Hiç dans edilmez mi?”

Bunları söyleyebildi çünkü ürkmüyordu ve ürkmediği için Fransa’nın en güzel kadınlarıyla aşk yaşadı, şarkılar söyledi, resimler yaptı ve roman yazdı. Bunları yaparken de sürekli eleştirildi, saldırılara uğradı; korktuğu zamanlar oldu ama yine de ürkerek yaşamadı. Güzel ve eğlenceli bir hayat yaşadı. Öldüğünde ise cenazesine kimse gitmez deniliyordu; ama Fransa cumhurbaşkanı dâhil Paris’in yarısı cenazesindeydi ve o gün orda Fransa Cumhurbaşkanı Gainsbourg’un büyük bir sırrını açıkladı. La Marseillaise’in en eski el yazmasını, Gainsbourg’un yüklü miktarda bir para ödeyerek aldığını ve yıllarca sakladığını söyledi.

Niye aramızda Gainsbourg gibi birisi yok?

Keşke ilahi bir şekilde aramızdan bir Atatürk daha çıkmasını bekleyeceğimize, Gainsbourg gibi adamların hayatlarımızda can bulması için tüm bu ciddiyet ve bayağılıklarımızdan kurtulmaya, hayatımızdan koparıp atmaya çalışsak.

Sizce de aramızda Gainsbourg ‘un cesaretinin yarısını gösterebilecek birileri var mı?

Varsa eğer söyleyin; çünkü ben buna inanmıyorum.                                                                                  

Yazar Hakkında

Ömer Çiftçi

Online dergiler Online dergiler