Şehir Özel Dosyası | Esra Baralı

Esra Baralı tarafından yazıldı. Aktif .

 

Medeniyyet, yani sözlük anlamıyla medenîlik, şehirlilik. Bir şehre aidiyet hissedebilmek için, o şehrin ruhuna vâkıf olmak lazım ki bu da şehre insanî ve mimârî yönüyle bakmayı gerektiriyor. “Bizim bakacak ne’miz kaldı?” deme işi maalesef bizim neslin bahtına düştü. Baudlaire bir şiirinde “ Eski Paris yok artık, ne yazık bir şehrin şekli, bir fâninin kalbinden daha çabuk değişiyor.”diyor. İnsan doğduğu, yaşadığı şehrin otuz kırk yıl sonraki hâlini, benimseyemediği hayat tarzı, mimârî üslûbu yüzünden yadırgayabilir. Bu insânî bir durumdur; çünkü içinde biraz gençliğe, geçmişe özlem barındırır. Fakat hiçbir şey olduğu gibi kalmaz, her şey değişir; değişmelidir de. Ancak, mesele bu değişimin nasıl, ne biçimde teşekkül ettiğidir. Tanpınar, “İstanbul’u tanımadıkça kendimizi bulamayız” der. Kendimizi, yani rûhumuzu, medeniyetimizi. İnsan ancak anladığını tanır ve bilir. Anlamak için de duymak, duyumsamak, kavramak lazımdır. Ancak bu şehirde duyduğumuz şey, inşaat makinalarının ve araba kornalarının gürültüleri; gördüğümüzse göğü delen gökdelenler maalesef. Mekânlar, dönemin zihniyetinin resmini de çizer aslında bize. Her şeyin bu kadar hızlı şekilde değişmesi ve üstelik bunun bir gelişme olarak addedilmesi, derin olmayan yaşama kültürümüzden kaynaklanıyor. Değişirken, eldekinin üzerine bir şey koymak şöyle dursun, yapılanı dahî koruyamıyoruz... Dört nala modern görünene koşuyoruz. İşte bunun sonucunda her birimizin oyun logolarından yapılmışcasına, ufacık pencereli ve alabildiğine selvi boylu evlerimiz oluyor, bahçeler “dede” lerin bahçesi olarak kalıyor.

Ancak bu neslin çocukları, göğe baktığında füze şeklinde, sözümona modern taş binaları değil, göğün maviliğini görmek istiyor. Umarım bu koşuya bir ara verir, durur ve neyi kaybettiğimizi hatırlarız.

Esra Baralı

Yazar Hakkında

Esra Baralı

Esra Baralı

İlk öğrenimini Merkez Efendi Mevlevîhânesi’nden almayı taleb ettiyse de tabi ki talebi karşılanmamış, her zavallı Türk çocuğu gibi mahalle mektebine gönderilmiştir. Mektebin kapısında satılan sahlebin tadı hâlâ damağındadır. Neyse ki orayı sevmek için de kendince böyle sebepler geliştirebilmiştir. Uzun, yorucu, bir yerde kalıcı olmayı becerememiş bir okul hayatının yanında kendi hayatını yaşayabilmek için türlü arayışlar içinde olmuştur. En son  “Ud çalmayı öğreneceğim“ diyordu. Bir de uzun vakittir bir ‘uzak’ hasreti taşır içinde, yâ nasip. Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden yüksek lisansını yapabilmek niyetiyle Hâne'sine avdet eylemiştir. Çiçek açmış bahçeleri sever.

Kafa Kâğıdı:    

Online dergiler Online dergiler