Barış Özel Dosyası | Yunus Tanışman

Barış Özel Dosyası tarafından yazıldı. Aktif .

 

İnsanı diğer canlılardan ayıran başat unsurların biridir barış. Ancak barış mevzuu artık öyle bir manayı hakikat haline geldi ki, telaffuz edenler hakkında bir kez daha düşünülmesi gerekir oldu.

Bilhassa barışı tırnak içinde yazmak icap eder oldu. Barışla başlayan cümleler artık ya kan ya siyaset ya da para kokar vaziyete geldiyse, mâhut mevzuya anakronik bakışı bırakıp, perspektifimizi ajur hale getirmekle meseleleri idrak etmek gerekir.

Ancak cüziden külliye problem çözülecektir. Reçete verilmiştir: “Ey iman edenler! Hepiniz barış ve selamete girin de şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o sizin aranızı açan belli bir düşmandır.” (2,208) Yaradan zulmedenleri ab-ı adalet çeşmesinden içirecektir.

Yunus Tanışman

 

Barış Özel Sayısı | Yunuscan Ebici

Barış Özel Dosyası tarafından yazıldı. Aktif .

 

Kelimeler edilgendir, nesnedir, iradeleri yoktur özgürce hareket etmek için. Her zaman emrine amadedir başkalarının. Bu yüzdendir onların hoyratça kullanılıp tahrif edilmesi. Bu yüzdendir gerçekleri saptırmak için onların titizce seçilmesi.

Az da olsa imkân tanınsaydı eğer duyabilirdik tarihin en isyankâr çığlıklarını ya da görebilirdik insanlığı derin sessizliğe boğan destansı direnişi. Bir imkân tanınsaydı hangi kelime kahramanı olurdu senaryomuzun? Namus, adalet, hak, hukuk… Yok yok, bunların hiçbiri değil. Bence ‘barış’ olurdu en şanlı direnişçi. Kendini kullanan çıkarcıların boğazına tıkardı sözcükleri öncelikle.

Sonra ben derdi barış, ben bir direnişim savaşa, kanla kazanana, savaş yalanlarıyla aileleri, çocukları, gençleri, sevdaları, hayalleri kurban edenlere karşı. Ben bir vazgeçişim güç, iktidar, servet sahibi olmaktan. Ben bir yüzleşmeyim gerçeklerle, farklılıklarla ve ötekiyle. Ben bir umudum analar, babalar, çocuklar, sevgililer, halklar ve dünya için. Ama ben asla oyuncağınız değilim sizin çıkarlarınızın, planlarınızın ve masumane görünen sinsi politikalarınızın. Sonra insanlık tarihini işaret ederdi tüm insanlara. Siz derdi, siz kendi cennetinizi cehennem, kendi barışınızı savaşa dönüştürenlersiniz. Beni hırslarınızın, çıkarlarınızın, iktidarınızın kutsal görünümü olan vatan, bayrak, devlet, din için kurban etmeyin. Ve unutmayın ki benim kurban olduğum yerde asıl kurban sizsiniz!

Yunuscan Ebici

 

Barış Özel Dosyası | Ezgi Yıldız

Barış Özel Dosyası tarafından yazıldı. Aktif .

 

Doğa’nın özünde hangisi var diye düşünüyorum nicedir. Savaş mı barış mı? Sadakat mi, ihanet mi? Hayatta kalmak için birbirini yok etmeye çalışan canlı türleri. Ama yine hayatta kalmak için birbirine muhtaç olan canlı ırkları. İnsanoğlu da hayatta kalmak için, yok ediyor, talan ediyor hem de haddinden fazla. Ama bu evrende daha fazla nefes alabilmek için kendi kendisiyle ve gerçekliğiyle barışması gerekiyor önce insanlığın.

Yüce Yaratıcının verdiği en büyük mükâfatlarından birine sahip üstelik: Akıl.. Vicdan, merhamet, sevgi, sağduyu... Hepsi sussa akıl yine buyurmaya devam eder. Sınırları yeryüzüne serpiştiren de insanoğlu, ırklara bölen sonra adlandıran, birbirinden farklı yüzlerce dili oluşturan da, doğayı keşfetmesiyle teninin rengini fark edip bunu meziyet sanan ve bir başka ayrıştırma kategorisi oluşturan da insanoğlu. Ve evrendeki diğer hiçbir canlıda düşünme yetisi bulunmamasına rağmen şiddeti yalnızca hayatta kalmak için kullanırken canlı türleri; insan aidiyetinde var olan şiddeti akılla bileyip vicdaninin dilini kesmekle başladı ise.

Var edemeyeceğini anladığı andan itibaren de yok etmeyi seçti insanoğlu. Merhameti, sevgisi, inancı savaş teknolojisi üretmek için yönlendirilmiş akılların zehirlerine hedef oldu. Doğada asıl savaşı "aklı" olan canlı çıkardı!

Barış yalnızca halkların birleşmesi ve sınırların unutulması değil, insanin içindeki cenneti, özünde sahip olduğu iyiyi yeniden keşfedebilmesi anlamına geliyor yani. Modern söylemin aksine insanoğlunun içinde masumiyetin hüküm sürebileceğine inanlardanım. Hayli düşük zekâ seviyesinin ürünü olabilecek bir ideolojinin, yani faşizmin hayli yüksek zekâ seviyesine sahip insanlarca idare edilmesiyle, yok edilmesi oldukça güç bir miras kaldı bugüne: Farklılıkların kanatılması, farklıların yok edilmesi! Savaşın getirdiği ganimet arttıkça, barışın o büyüsü bozuldu. İnsan kazandıklarıyla öyle meşgul oldu ki kaybettiklerini unuttu. Toprakları satın alabileceğini düşündü, sonra havayı. Kimin ne kadar nefes alabileceğine kendisinin karar vereceğine inandı. Egosunun büyüsüne öyle kapıldı ki, yaratamadı öyleyse yok etti.

Bunun için de bir dizi bahane sıraladı kendine, birkaç kelime uydurdu sınırlara isim verdi. Türkiye dedi, Amerika dedi. Sonra halkları sembolize etti Kürt dedi, Arap dedi. Aklına din bazında ayrıştırmak geldi, Sünni-Alevi dedi, Müslüman-Hıristiyan dedi. Yetmedi teninin renginden bile fark uydurdu: siyah olanı ezerim, ben üstünüm dedi. Farklı dili öğrenene şans vermedi. Aslında tek bir amacın eseri bu ayrılıklar; daha fazla savaş, daha fazla ganimet. Kabul edelim insanoğlunun ürettiği en akılsız(!) icat savaştır. Oysa bir insanin bir insani sevmesi için bir nedene ihtiyacı olmamalı, sevmemesi için olmalı. İnsan yolda olduğunu ve yolcu olduğunu unutmadan yaşamalı, gözyaşının her canlıda tek renk, acının her canlı için aynı his olduğunu anlamalı. Barış, aklin eseri olmalı. Sahip olduğumuz vicdanlarımızı, yüreklerimizi kanatmadan yaşamalıyız. Ve halklar arasında barısı sağlamak, insanın doğayla ve gerçekliğiyle barışabilmesinin de tek umududur.

Ezgi Yıldız

 

Barış Özel Dosyası | Mustafa Taşkın

Barış Özel Dosyası tarafından yazıldı. Aktif .

Beraber ağlamayı çok seven ama beraber gülmeyi akıl edemeyen, ''gerekirse hep beraber ölürüz!'' deyip de ''neden beraber yaşamayı denemiyoruz?''sorusunu kendisine hiç sormayan, ''ya sev ya terk et'’i kendisine hayat mottosu edinmiş güzel ülkemin kanı deli akan, kendisine macera arayan insanı; gel seninle bir kaç kelam edelim.

Bu güne kadar kendi cephenden ölen insanlar seni kana kan dişe diş sloganına itti. Savaştığın cephedeki ölümlere karşı tavrın daha fazla, daha fazla kan dökülmeli söylemlerinden öte geçemedi. Bir tarafın kayıpları şehit diğerlerinki leş kategorisinde ele alındı, belki bu durum seni tatmin ediyor olabilir ancak ölenlerin ardında kalan aileleri, sevgilileri ve varsa çocukları için bu sıfatların çokta bir önemi olduğunu sanmıyorum. Ateş modern zamanlara özgü bir şekilde düştüğü yerleri yaktı ve sen sadece ''kan'' dedin. Ta ki sana dokununcaya kadar, belki o zaman ''artık yetse mi ki?'' sorusunu kendine sordun. 

Barışın sadece silahların susturulmasıyla gerçekleşmeyeceği de bir gerçek ancak bu durum bir ilk adım olacaktır. Ne de olsa silahların gölgesinde yapılacak olan barışın kalıcı olmayacağı hakkelyakîn bir gerçek. Hemen ''ne yani devlet onları muhatap mı alacak, böyle saçmalık mı olurmuş!?'' diye celallenme güzel kardeşim. Sen sevmiyor olabilirsin bende sevmiyorum ancak devletin savaştığı güruh onlar, devlet son otuz yılda seninle aynı düşüncedeydi ve sayısı hatırlanamayacak kadar çok genç devletin bu inadı ve beceriksizliği yüzünden hayatını kaybetti, bunu unutmamanı isterim.

Senin görmediğin yerlerde hani o gidilmese de, görülmese de senin olan yerlerde, bir takım insanlar eğitim görmeye çalışıyor. Çalışıyor diyorum çünkü evlerinde daha önce konuşulmayan bir dilde okumayı sökmeleri isteniyor kendilerinden. Elbette o dilde de okumayı yazmayı öğrensinler ancak kendilerini daha iyi ifade edebildikleri dilde, analarının konuştuğu ve senin varlığını kabul etmediğin, bunca yıl meclisinde 'Tanımlanamayan bir dil' şeklinde tanımladığın o dilde okumayı yazmayı öğrenseler daha hakkaniyetli olmaz mı?

O çocuklar ilkokulu bitirinceye kadar senin konuştuğun dili konuşmayı anca öğrenebiliyor ve senin dilinde eğitim almaya yetkin oldukları çağa geldiklerinde de artık çok geç olduğu gerekçesiyle okuldan alınıyorlar. Sonra mı? Sonrası malum, cahil olanı kandırmanın daha kolay olduğu günümüz dünyasında eline verilen silahı ve ailesinin cebine sıkıştırılan kanlı dolarlarla dağın yolunu tutuyor. Eğer sen egemen olan egon gereği görmediğin diyarlardaki insanların senin dilinde eğitim görmeye çalışması konusunda diretirsen, biz bir otuz yıl daha savaşırız ve hep beraber ölmeye devam ederiz.

Bu ölümler seni rahatsız etmeyecek, elin frankı hadronları çarpıştırırken, sen dağda gençlerini çarpıştıracaksan, sıcak yatağında televizyon renksizliğinden tanık olduğun cenaze törenleri için hamaset destanları dizmeye devam edeceksen, ''oğlumu geri getirin komutanım!'' diye feryat eden annenin sesi sana daha fazla kan dökülmesini çağrıştıracaksa ve ülken insanının annesinin konuştuğu dilde konuşmasına egon el vermeyecekse;

Ne sen bu yazıyı okumuş ol ne de ben yazmış olayım. En iyisi mi biz hep beraber ölmeye devam edelim, ta ki kardeşçe yaşayacak kimse kalmayana kadar. 

Mustafa Taşkın

Online dergiler Online dergiler