Ne Sulh Ne Silah

Abdulvahid Gezer tarafından yazıldı. Aktif .

-Samuel Huntington'ın "Medeniyetler Çatışması" tezini yazmasının üzerinden 22 sene geçti.

-Edward Said'in karşılık olarak "Cehaletler Çatışması" tezini öne sürmesinin üzerinden 14 sene geçti.

-Fransa'da bir dergiye düzenlenen saldırının ise kırkı henüz çıktı.

Medeniyetler Çatışması en basit ifadeyle dünyadaki temel çatışma kaynağının ideolojik veya ekonomik sebeplerden çok kültürel olacağı tezi. Bu çatışmada aslan payı ise İslam-Batı çatışmasına veriliyor. 

Cehaletler Çatışması makalesi ise temelde "Batı" ve "İslam" isimlendirmesinin kesinliğine itiraz eder ve Medeniyetler Çatışması makalesinin bir tez değil ideologluk olduğunu iddia eder. Said'e göre medeniyetler arasında iddia edildiği gibi sınırlar yoktur, dahası medeniyetler birbiriyle etkileşim kurarak kendilerini güçlendirmişlerdir. 11 Eylül'ün ardından kaleme alınan makale aslında saldırı sonrası Batı medyasının Huntington'a düzdüğü övgülere ve okurun sahip olduğu  Batı'lı kimliği  provoke etmelerine tepki amacı da taşıyor. [i]

İki makalenin mutabık olduğu tek nokta ise çatışma. Öyle ya insan ölümlü olduğu kadar ölümcül de olan bir varlık. Fakat bu çatışma beklentisi postu deldiren modernizm yerine ikame edilecek bir medenileşme basamağının olmamasından kaynaklanıyor. Huntington başat medeniyetlerin birbiriyle çatışacağı iddiasını bu yüzden kuvvetli argümanlarla destekleyemiyor.

Modernizm evrim basamaklarını üçer beşer atlayan bir insan tasavvur ederken vardığımız post-modern akıbet evrimcilerin "bizde geri vites olmaz" iddialarını gözden geçirmelerini gerektirici cinsten. Teknolojinin sunduğu yeni hayat tarzı, vücutta bıraktığı etkilerle bile klasik evrim şemasının yüzünü kara çıkartıyor. Boyun eğikliği akıllı telefonların etkisiyle artan, yürümeyi unutup kaslarını atıl bırakan nesil, evrimin bir sonraki basamağında daha gelişmiş bir insan türü bekleyenleri tedirginliğe sevk ediyor. Provokatif bir ifadeyle: "Teknoloji terakkiye mâni oluyor." Daha nice modern ütopyanın peşinden koşanları sükut-u hayale uğrattığı malum. "Batı medeniyeti çöküyor" demenin moda haline gelmesi içindeki gerçekliği göz ardı etmemize sebep olmasın. Ayırdına varılması gereken asıl mevzu ise günümüz insanının da içten içe bunun farkında oluşu.

***

Aydınlanma ile beraber "laikleşen, rasyonel, pozitivist, bireyci Batı'nın yeni mitlere, yeni dinlere ihtiyacı vardı. 'Akıl Çağı'ndan 'İdeolojiler Çağı'na geçiş, bu ihtiyacın bir sonucu olarak ortaya çıkmıştı."[ii] İkinci Dünya Savaşı post-modernizmin doğuşunu ilan etse de ideolojilerin salası henüz okunmamıştı. İdeolojilerin sonunu müjdeleyen Fukuyama'nın Tarih'in ve İdeolojilerin Sonu makalesi oldu fakat Fukuyama'nın öngördüğünün aksine bu, tek bir ideolojinin dünyaya egemen olması demek değildi. Aksine modern ideolojilerin tamamına yönelik eleştiri akımları kuvvetlerinin zirvesine çıktı. Ya sonra?

Sonra bizim kuşak doğdu. Fikrini besleyen en önemli unsur 'eleştiri' olan kuşak. "Din afyondur" sözüne tekabül eden ideoloji dinini yitiren neslin afyonu patlamaya başladı haliyle. Her ne kadar 'teknoloji' dini tebliğ edilmeye başlasa da bu yeni din ekonomik boyutu haricinde modernizmle mücessem Batı medeniyetini beslemeye yetmedi. Sonuç: kendini uyutamayanlarda baş gösteren mutlak buhran. Bu buhrandan kaçamayanlar, bu buhranı taşımaya da güç yetiremediyse radikalliğe savrulmaya başladı. Bu radikallik tabi ki kökünü eleştiriden alıyordu, eleştiri temeline bina edilen kimlikler de biriken enerjinin tahrip olarak geri dönmesine sebep oldu, oluyor.

***

Hal-i alemde değil birbiriyle çatışacak iki medeniyet, meşru  bir egemenlik tahkim edebilmiş herhangi bir medeniyet mevcut değil. Yusuf Kaplan'ın aforizmasıyla: "Bu dünyaya söylenecek bir söz var, o sözü söyleyecek biziz; ama biz yokuz." Tafsilatıyla: Aydınlanma Çağı'ndan bu yana söz söyleyen, söylem kuran bir iktidar olarak Batı vardı. Fakat iktidar olmak Batı'yı medeni yapmıyordu, "mimsiz  medeni" yapıyordu; yani 'deni', yani alçak. İslam Medeniyeti ise henüz taşıyıcılardan yoksun, ve çözümü daha fazla iktidarda arayanlardan muzdarip.

Sonuç yerine: "çatışma" medeni değil barbarca bir olgu olarak görülebilecekken, medeniyeti başka coğrafyalara çatmak için diline dolayan Batı'nın sorunu medeniyetledir. Bunun yerine bizzat "çatışma"yı sorun sayıp çözüm olarak medeniyeti sunmak ise selamettir, İslam'dır.

 

[i] Said, Edward. Cehaletler Çatışması. The Nation, Ekim 2011. çev: Musa Ceylan

[ii] Örs, H. Birsen. Modern Siyasal İdeolojiler. İstanbul: İst. Bilgi Üni. Yay. 2013

Yazar Hakkında

Abdulvahid Gezer

Abdulvahid Gezer

1994'te Erzurum'da tevellüd, 2012'ye kadar İzmir'de tereddüt ettikten sonra doyduğu yer olarak İstanbul'u belledi. Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler öğrencisi.

 

 

 

 

Kafa Kâğıdı:       

Online dergiler Online dergiler