Şili, Larrain ve Daha Bir Sürü Şey

Ruçhan Oflaz tarafından yazıldı. Aktif .

Dünyanın son bulduğu diyara hoşgeldiniz! Bu yazı ağır derecede Şili içerir. Şili, diğer Güney Amerika ülkeleri gibi turuncu bir ülkedir. Diğerlerinden farkı kuzeyden güneye bir yılan misali uzanan topraklarında bütün dünyayı barındırmasıdır. Kuzeydeki çölleri Afrika’dır, güneyi İskandinavya, orta kesimler Akdeniz. Dağları Alp’lere el sallarken buzulları Antartika’ya göz kırpar. Ama en önemlisi de Amerika güdümlü siyasetin dikte edilmesine direnememe konusunda kazanır dünyayı temsil etme unvanını.2 Nobelli şairi olan Şili’nin yakın tarihli sanat dünyasının da odağı olagelmiş 73 askeri darbesinden bahsediyorum elbette. “Tüm dünyada o zaman tek ülkeydi Şili, kendi kaderini çizebilmiş demokratik bir Şili” diye tasvir edilen Allende liderliği ile ve Unidad Popular'ın 70 yılında seçimle başa gelmesi sonucu başlar her şey ve olaylar gelişir. Marksist ekonomi politikaları, sabrı sınanan YU-ES-EY, hali hazırda Küba’nın varlığı, Eisenhower’ın lanet olası domino teorisi, Nixon, beyinsiz Nixon, kuduz Nixon, Pinochet’ye talimat ve öldürmeye tam yetki.

Yumuşak kalktım, gaza birden yüklendim. Farkındayım. Es veriyorum. Bu yazımda içinizi karartmak istemiyorum. Ki bunu yapmak bir tık kadar uzağınızdayken özellikle.

Esas mevzuya gelecek olursak; “Bir morg görevlisi yazsam” demiş bir gün Pablo Larrain “73’teki katliamı onun daktilosundan anlatsam.” Pablo Larrain günümüz Şili sanatçılarından, senarist ve yönetmen kendisi. Sonra oturmuş yazmış Morg Görevlisi’ni. Kankası Alfredo Castro’ya göndermiş hikayeyi, “Oynar mısın?” diye sormuş ona. “Şaka mı yapıyorsun Pablocuğum, ben bu rol için doğdum.”yanıtını alan Larrain hemen kolları sıvamış. Morg Görevlisi’nin yazılış hikâyesi tam olarak bunun tersi bir şekilde gelişmiş de olabilir. Bilmiyorum. Bildiğim şeyler de var tabi ki! Pablo Larrain’in bir ağıt yazmaya çalışmaması gibi mesela. Dedim ya uzun ince Şili dünyayı içinde barındırır diye. Bu noktada bir Güney Amerikalı gibi solcudur Larrain, Orta Doğulu gibi ezilmesini Kuzey Avrupalı gibi sakin karşılar. Akdenizliliğini ise aşka saklar.

“Yıl 1973 ve 11 Eylül Perşembe” der Nejat Abi, grubu Bulutsuzluk Özlemi’nin Şili’ye Özgürlük şarkısında. Morg Görevlisi (Post Mortem, 2010) adlı uzun metraj, bu tarihin biraz evvelinde başlar, bu güne değer ve birkaç gün sonra ‘intihar eder’. Ölü beden görmekten yaşamdan soğumuş, yürüyen mumyaya dönmüş morg katibi Mario (tabi ki Alfredo Castro) var ekranda. Bir şeyler oluyordur dışarıda, bakır şirketleri grev yapıyordur falan ama bunlar Mario’nun umurunda değildir hiç. İşine gider, sonra tekrar evine döner. Onu hayata bağlayan ne peki derseniz, o konu biraz klasik: Âşık olduğu sıradışı bir komşusu vardır. Zaman böyle geçerken malum gün gelir, saatler darbeyi gösterir. “Douglas” bıyıklı ve “briyantinli” saçını geriye yatırmış Pinochet’nin trajedilerle pek arası yok anlaşıldığı üzere ki, direk istatistiklere yoğunlaşır, böylece bizim Mario’nun mesaileri artar. Yığınlar ölür, Mario yazar, Mario gibileri hep yazar. Daktilosu Allende taraftarı binleri kayıtlarken teklemez hiç. “3000 ölü dendi ilk gün, 100.000’i buldu sonra”. En kötüsü de Mario bir süre sonra Pinochet’i taklit etmeye başlar, Mario gibileri hep gücü taklit eder.  Kaptığı fikir de kıyaktır: Sana boyun eğmiyorsa intihar ettirt. Ama ikisi de bilmez ki "El Pueblo unido, jamás será vencido".

Pablo Larrain’in üçüncü filmidir Morg Görevlisi. Yönetmenlik kariyerine Fuga (2006) ile başlayan yönetmen Tony Manero (2008) ile dünya festivallerinde boy göstermiştir. 78 Şili’sini anlatan Tony Manero“kaybetmenin, takıntının ve zulmün hikâyesi” diye özetleniyor, Altın Lale en iyi film ödülüne layık görüldüğü 29. İstanbul Film Festivali jürisi tarafından. Morg Görevlisi’nin ardından 2012 yılında No ile tekrar hikayesini perdelere yansıtan dönem filmlerinin sevilen yönetmeni Larrain, “88 referandumunu anlatmadan geçemezdim.” demiş olabilir. Gael Garcia Bernal’li (Amores Perros’taki yakışıklı çocuk) afişe sahip olan film 2013’te yabancı dilde Oscar adayı olan son 5 filmden biriydi ama ödülü alamadı. Bu sene El Club isimli filmiyle festival festival dolaşacak olan Larrain’i eski göz ağrısı olan İstanbul’a da bekleriz. Film daha geçenlerde Altın Ayı’ya aday oldu ve Gümüş Ayı’yla yetindi. Bu kadar.

 

Yazar Hakkında

Ruçhan Oflaz

Online dergiler Online dergiler