Zam'an'ın Parçaları

Hümeyra Levent tarafından yazıldı. Aktif .

"Bir okumakla nizama girer hikâye, bir başka okumayla esasından bozulur. Bir bakışta gizli bütün mesele. Nereden bakarsanız, oradasınız. Bir bakışla kuruluyor kâinat çünkü. Bir başka bakışla temelinden çözülüyor’’

Vakitler içinde tecelliden yoksun bir vakit olmamasına rağmen düşüncelerin zihne mütemadiyen gece vakti sıralanması insanoğlunun sık sık yaşadığı bir hâldir.

Dışarıda şehrin gürültüsünü yutup onu sükûneti ile saran karın eriyerek yere düşen sesi, içeride ise gecenin sessizliğinde daha çok zuhur eden kalbin ritimleri hâkimdi. Sahi dedim, benim içimde hiç yorulmadan çalışan bir kalp, damarlarımda durmaksızın dolaşan kan ve muhteşem bir nizam içinde eylemlilik gösteren bir mekanizma vardı. Yaratılmıştı, yokken var edilmişti, tıpkı kâinat gibi insan da bir düzen içreydi. Fakat bu düzenin sahibi değil, bu düzene borcu olan bir varlıktı. Sonra düşündüm ki, sesini duyuran bu kalp bir gün sus pus olacaktı. Oysa nasıl susardı? Ben bu düzene alışmıştım.

Alışkanlığım öyle had safhaya varmıştı ki neredeyse farkındalığımı da yitirmiştim. Eriyen bir kar tanesinin yol açtığı bu düşünceler zihnimde uyanınca içimdeki nizam bir anda kaosa döndü, gerçeklerden mütevellit olsa gerekti. Kâinat ile insan arasında bir teşbih yoluna gidilirse birbirlerine ne çok benziyorlardı. Güneş biz aldırmasak da hep aynı yönden doğup batıyor, gece daima bir güne gebe kalıyordu. Dünya üzerindeki her şey kendisine verilen görevi tıpkı insanın kalbi gibi derin bir ciddiyet içinde ifa ediyordu. İnsan ise kâinatın bu sürekliliği içinde durmadan yürümek zorundaydı. Bilhassa şehir hayatı, insanı hep kısır bir döngü içerisinde oyalayarak filmin başına sarıyordu. Orada varmak istediği yere en kısa zamanda giden hızlı trenler, fiyakalı arabalar vardı.

Düşünmesi için durması elzemdi fakat yetişmesi gereken yerler, onu bekleyen bir yığın iş vardı. İnsan ki, hatırlamak üzre yaratılmıştı ama şehirdeki makinelere benzedikçe unutuyor ve daha ziyade etrafındaki tüm olan biteni kanıksıyordu. Kanıksadıkça yanından geçip yürüdüğü acılar olağanlaşıyor ve ölüm dahi onun gözünde ötekileşiyordu. Zamanın hiçbir işine kâfi gelmediğinden yakınıyordu. Zira zaman kavramının da bu süreklilik ve hareket içinde içi boşalıyor, tik taklara dönüşüyor, ajandalara ve takvim yapraklarına hapsedilen bir kavram halini alıyordu.

İnsan, yürürken arkasında bıraktığı yollara bir daha bakmıyor, kitaplarda altını çizdiği cümleleri dönüp tekrardan okumuyor, bilincinde yer ettiği insanların suretlerini ve seslerini mazide bırakıyordu. Yola revan oldukça kendisine ve geçmişine yabancılaşıyor, hep yarından medet umuyordu. Oysa insanın zaman ve mekân ile olan ilişkisi sadece kendi yaşayışı üzerinden deneyimlediği bir ilişkiydi.

Onun bunca telaşı, yorgunluğu ve geçmez zannettiği ne varsa kendisini geminin kaptanı sanmasından ibaretti belki de.

Bilmiyordu ki, içeride çırpınan kalbine ses verse, şehirdeki trenlerin hızına yetişmeye çalışmayıp hepsini kaçırsa, geminin kaptanı değil yolcusu olduğunun farkına varsa ve bir an durup yavaşlasa asıl hatırlaması gerekeni hatırlar, geçmez zannettiği ne varsa geçer ve tüm yorgunlukları son bulabilirdi. Zira iptidası ve ahiri bin bir muamma barındıran bu hikâyede insanın kapladığı yer kalıbı ile bir nokta kadar fakat gönlü ile cümle cihan idi.

Yazar Hakkında

Hümeyra Levent

Hümeyra Levent

1990 yılının eylül ayında, İstanbul’da dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini İstanbul’da tamamladıktan sonra, iki sene Marmara Üniversitesi’nde okudu. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğrenim görmeye başladı ve hâlâ burada öğrenci. Büyük şehrin uğultusundan kaçmak için çocukluğundan beri kitapları ve kâğıtları kendine sığınak belliyor. ‘Görünürdeki hayatı bundan ibaret’.

 

 

Kafa Kâğıdı:     

Online dergiler Online dergiler