×

Uyarı

JUser: :_load: 948 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.

"Ölüyoruz, Demek Ki Yaşanılacak..."

Aktif .

Hukuk fakültesini göçmenler işgal etmiş. Onlarca göçmen koyu renkleri tenleri, gür sakal ve bıyıklarıyla üniversitenin çimlerinde oturmuş açlık grevi yapıyor. Çimler kaşındırıyor. Onlarda kendilerini kaşıyor. Bir Atinalı otursaydı eğer o çimlere o da kaşınmaya başlardı.

Eyleme seyretmeye gelen bir grup öğrencinin içinden ”Göçmenler pisliktir, uyuz gibi kaşınıyorlar” diyor bir Atinalı öğrenci. Bir diğeri “Üniversitemizi işgal ettiler çimlerimize basıyorlar ses çıkartmayacak mıyız?” diyor arkadaşlarına. “Bunlarda kim oluyor ki” sesleri yükseliyor eylemi seyreden kalabalık grup içerisinden. Yunanistan’ın en seçkin öğrencilerin göz zevkini dahi bozuyor bu görüntü.

Tamam, işçi olarak barlarımızda, alışveriş merkezlerinde ya da herhangi bir yerde olabilirlerdi. Bu durum göz zevkimizi bozmazdı, nasıl olsa bir paspasçı veya garsondular; Ama üniversitemize girmeleri kabul edilemezdi.

Tiksinçti değil mi? Kaç dil biliyordunuz? Üç. Bir çok ülkeyi gezdiniz. Siz aç bir göçmenle nasıl bir tutulabilirsiniz? Siz daha dilin muhteva olarak ne anlamlar ifade ettiğini bilmeden, küçük yaştan başlayarak yabancı dil eğitimi almışsınız. Arkadaşlarınız gibi.

Orta sınıf ahlakı mı dedi birisi? Şu yoz ahlak. Ahlaksızların ahlakı. Aslında biz göçmenleri dışlamıyoruz. İçimizdeler, şehrimizdeler ve mahallemizdeler. Para kazanıyorlar. Özgürler. Ama biz onların yerine düşünürüz. Köle ahlakı. Köleler düşünemez.

Göçmenlerden biri ayağa kalkıyor, bozuk İngilizcesiyle bildiriyi okuyor “ We want to be good sitution ” ( Do you know what I mean?) Göçmenin telaffuzu öğrencileri güldürüyor. Açlıktan kırılıyoruz, ekonomik kriz hepimizi zor durumda bıraktı ama hükümetimizin Türkiye sınırına duvar örme projesi gayet mantıklı. Hem ucuza getireceklermiş yıkılan Berlin duvarının taşları hala duruyormuş. Almanlar dünya halklarına ders olsun diye saklamış bugüne kadar ama artık bu yıkılan duvarın taşlarına bakıp ibret alma vakti geçtiği düşünüldüğünden, bu taşları

Avrupa’nın en uç vilayetiyle AB’ye girmesi düşünülen Türkiye arasında örülecek olan duvar için Yunanistan’a satacaklarmış. E Yunan işçileri ve dengi mesleklerde çalışanlar biraz daha sıksınlar kemerlerini. Önemli bir konu çünkü bu. ( Bu arada da hükümet bazı büyük yunan girişimcilerin krizden zarar görmeden  çıkmaları için yardım paketleri çıkartıyormuş)

Polis, Rektör Theodosis’ ten izin bekliyor şu göçmenlerin kafalarını ezmek için. Göçmenler masumca “Eğer eylemimizi başka yerde yaparsak kimse bizi dinlemez” diyor ve ekliyorlar “ Gelirken tabutlarımızı da getirsinler” .

Yunan Milli Eğitim Bakanı Theodosis’i cepten arıyor ama bir türlü ulaşamıyor. O an öğreniyoruz ki bizim rektör çocukluğundan beri tiyatroya meftunmuş. Duyduğumuza göre şu sıralar amatör bir tiyatro grubu ile provadaymış Nietsche’nin bir eserini sahneye koyacaklarmış.

Theodosis de çalışmalara motive olamadığı için telefonun sesini kapatmış. Sesini rektöre duyuramayan hükümet adeta deliye dönmüş durumda ve şehirdeki tüm polis teşkilatını üniversitenin etrafına yığıyor.

Bunu da şimdi fark ettik polis üniversiteyi çepeçevre sarmış. Üniversitedeki ortam çok gergin. Göçmenlerden çok açık renkli ve eğitimli yunan öğrenciler korku içinde. Bir an önce şu it sürüsünü kovup rahatlamak istiyorlar. Polis onlara her türlü desteği vermeye hazırmış. Örgütlenip üstlerine yürüyebilsek kaçışacaklar( Sanki kaçacak bir yerleri varmış gibi)

Derken ellerinde flamalarla sol gruplara mensup öğrenciler geliyor. “ Dünya halkları birleşsin. Bizim tek düşmanımız bizleri sömüren burjuvazi ve onların uşaklarıdır” sloganını hep bir ağızdan söylüyorlar. Eyleme seyretmeye gelen öğrenciler dağılıyor.

Sol görüşlü öğrenciler çimlere, eylemcilerin yanına oturuyor. Bir süre sonra sol gruplu öğrenciler de çimlerden dolayı kaşınmaya başlıyor. Bu sırada hukuk fakültesine doğru gitmekte olan bir öğrenci “ Şu pislik solculara bak…” diyor sinirden köpürüyor bu yüzden söylediklerinin gerisi duyulmuyor.

“….Köpüren, köpürtücü bir hayatın nadasıdır kardeşim 
bütün devrimcilerin çektikleri 
biliriz dünyadaki yorgunluk habire mızraklanır 
dağlarda gürbüz bir ölümdür bizim arkadaşlarınki 
pusmuş bir şahanız şimdilik, ne kadar şahan olsak 
ama budandıkça fışkıranda bizleriz 
ölüyoruz, demek ki yaşanılacak...”

Online dergiler Online dergiler