Dünyevîleşen Ölüm | Bedran Tekin

Administrator tarafından yazıldı. Aktif .

Ölüm; her nefes alışımızda adım adım yaklaştığımız bir varoluştur aslında. Yoklukla perdelenmiş 'öbür dünyaya' geçiştir. Bedenle gizlenmiş sırların odağına varıştır. Düşlerin dokunaklı olmazlarından uyanıştır. Yani olmaktır ölüm. 'Kendi' ile buluşmanın varoluşudur.

Ağaçlara baktığımda Platon'un mağaradaki çırpınışı gelir aklıma. Bir türlü mağara dışına atılamayan adımların sesi, yaprak hışırtılarına karışır kulaklarımda. Aslında Platon idealar dünyasında bulamadığı hakikati, bulmuş gibi bir sevinçle bedene sarılır ama ruhu çıkmış bir bedenin önemi ne olabilir ki. Tepkisiz ve soğuk...

Ölüm'ün mahiyetini ruhta aramak lazımdı oysa. Yani hareket vesilesi olandan... Güldüren, konuşturan ve ağlatandan.

Bazen düşünüyorum Platon'u mağaradan çıkaramayan neydi? Sonra aklıma Nahl sûresinin 70. ayeti gelir:

"Allah sizi yarattı, sonra sizi öldürüyor, sizden kimi de, bildikten sonra bir şey bilmesin diye, ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilir. Şüphesiz, Allah bilendir, her şeye güç yetirendir." [Nahl: 70]

İşte şimdi gözlerim kamaştı...

Yaşadığımız hayatta etrafımız madde ve mana yönüyle çevrilmiştir. Biri öz, diğeri de özün kabuğu mahiyetinde...

Madde ve mana ikilisini dengede tutamadığımız zaman, kendimize kulak veremeyiz. Maddeye yöneldiğimizde, içi kemirilmiş kütük misali hayat ırmağında savrulup dururuz. Manaya yöneldiğimizde ise korumasız, savaş meydanında zırhsız bir savaşçı misali avare bir şekilde dolaşıp dururuz.

Çevremizde daha çok kütükleşenleri görüyoruz. Yatağında yüzdüğü ırmağın suyunun nereye aktığını hiç düşünmeyen kemirilmiş kütükler...

Modern hayatın dayattığı yaşam programı, materyalist düşünce ahlakına bina edilmiştir. Hayatı sadece niceliksel anlamda hesap eden, mânâ yönüyle ölmüş insan yığınlarının işgal edilmiş kalplerini para kâğıtlarına figür yapan, bu kirli hayat programcıları, soluksuzlaştırarak soluk almaya çalışmıştır. Kalpsiz, soluksuz, düşüncesiz bir mekanizma oluşturmak için girişilen ilk yollardan biri mânâ dünyasını bertaraf etmekti. Mânâ dünyasının bertarafı ise, ölümsüzleştirmekle olurdu. Yani ölümü unutturmakla...

Müslüman, hayatını ahiret eksenli yaşar. Bu dünyayı ahiret için bir tarla hükmünde görür. Ektiğinin karşılığını dünyadan beklemez. Zira o bilir ki bu dünyaya kazık çakmaya gelmemiştir. Dünyanın ve dünyalığın kırılmaya mahkûm bir vazo hükmünde olduğunu bilir. Eninde sonunda vazo düşecektir ve parçaları bir daha bir araya getirilmeyecektir. O halde vazoya doldurulan suyun, ölümsüzlük iksiri vehemmiyetine ne gerek vardı?

"Senden önce hiç bir beşere ölümsüzlüğü vermedik; şimdi sen ölürsen onlar ölümsüz mü kalacaklar?" [Enbiya: 34]

Müslümanlığımızı perdeleyen geleneksel ve modern cahiliye sistemi, çoğu kavramda olduğu gibi ölüm kavramını da tahrif etmiştir. Bu durum tevhidsiz bir müslüman meydana getirdiği gibi, 'ölümsüz' bir müslüman var etmiştir.

Modern hayatın oburlaştırdığı insan, midesinden ve cebinden başka bir şey düşünemez olmuştur. Şehirlerinde ve mahallelerinde 'sonsuzluğun' evlerini, holdinglerini ve gökdelenlerini dikmişlerdir. Sürekli bedenlerini ve yuvalarını doyurdukları için, ruhları ve mezarları aç bırakmışlardır. Etraflarında geçen tabutların hep dünyalık acısını yaşamışlardır:"Çok yazık keşke biraz daha yaşasaydı da keyif sürseydi" gibi söylemlerle ölümü şehvetlerine hapsetmişlerdir.

Masa başında, tezgâhında, makamında ve sınıfında ölümü senfonileştirip en acıklı ağıtlarına karıştıran gelenek kurbanı insanın da durumu bundan farksız değildir.

Evet, ölüme hep birlikle ağlaştıkları ofislerinde ve tarlalarında, birisi koltuğunu diğeri ise toprağını sonsuzlaştırıyordu (!)

Ölümü ölümden alıp heveslerine karıştıran insanın sonu hiç gelmeyecek miydi? Gözünü bu dünyada açıp ölümü göremeyecek miydi insan? Azrail'in süs ve eğlenceden ibaret olan bu dünyadan başka uğrak yeri mi vardı?

O halde ey insan! Ya gözünü ölüme aç, ya da kulağını kapat sese kaç.

Biri Azrail'in, diğeri ise İsrafil'in çağrısı. Karar senin...

Bedran Tekin

 

Online dergiler Online dergiler