Kara Yemek Takımı Daveti

S.Melik Kaya tarafından yazıldı. Aktif .

Fikir Adası’nın yeni formatı tüm dünyaya huzur ve mutluluk getirir mi bilinmez ama bizim ve okuyucularımız için bir dönüm noktası olacağı kesin. Peşinen dergimizin kurucularına, okuyucularına ve yazarlarına teşekkür ediyor, lafı fazla uzatmadan konuya giriyorum.

Editörümüzün özel bir konu belirlemediği ilk sayımızda biraz iştahınızı açıp, sizleri unutulmaya yüz tutmuş bir yemek kültürüyle tanıştırmak istiyorum.

Konya’nın düğün pilavından sonra en meşhur yemek daveti olan “kara yemek takımı daveti”. Ağır misafirlere özel olan bu davet, bir divan sinisi ila sekiz divan sinisi misafir ağırlayacak şekilde hazırlanır. Bir divan sinisi uygun bir oturma düzeniyle on iki kişi alır. Sofraya gelecek yemekler bellidir. Her yiyecekten sofraya üç çeşit gelir. Üç hamur işi, üç etli yemek, üç tatlı gibi. Konya yemek davetlerinin tamamında olduğu gibi kara yemek takımı davetinde de bütün yemekler belirli bir sırayla gelir. Yoğurt çorbası, bütümetli patlıcan veya bütümetli pilav, su böreği, dilber dudağı yahut helva, bamya çorbası, etli dolma, sütlaç, karnıyarık, pilav, hoşaf.(1)

Günümüzde öğün deyip geçiştirdiğimiz, tez başlayıp tez biten diyetlere kurban verdiğimiz yemek kültürümüz aslında bir ders kitabı olarak okutulacak kadar teorik bilgiye sahiptir. İşin teorisini anladıysak, biraz da pratik yapalım ve sözü yetkili bir ağabeyimize bırakalım.

Bir kere sofra dediğin divan sinisine kurulur. Divan sinisinin etrafında herkes otuz derecelik açılarla bağdaş kurar.  Derece meselesine riayet edilmezse misafirler sofraya sığamaz. Biri yer biri bakar kıyamet de ondan kopar. Kara yemek takımında ne yeneceği bellidir. Sofraya ne idüğü belirsiz yiyecekler gelmez. Etinden de sütünden de hamurundan da sofraya 3 çeşit gelir. Seksenlik dedeler yemekte yirmilik delikanlılarla yarışır. Yoğurt çorbasıyla ziyafet başlar. Bütümetli balcan, su böreği, sütlaç, bamya çorbasıyla devam eder. Artık kemerlerde gevşetilecek ilik kalmayıncaya kadar yenir. Kimse vay benim şekerim var, vay benim kalbim var demez. En son sofraya hoşaf gelir ki herkes yemeğin bittiğini anlasın, dedemiz Halil İbrahim bereketine, peygamberimiz Muhammed Mustafa şefaatine Fatiha okunsun.

Duanın hemen üstüne kahve gelir. Kahve hem yemeğin yorgunluğunu alır hem de şişkinliği önler.  Kahveyle çay arasında 15-20 dakikalık bir zaman olmalıdır ki misafirler dinlensin, sırtlarını mindere yaslayan büyükler kafalarını şöyle bir arkaya atıp kestirebilsin, delikanlılarda edepleriyle sofradan kalkıp sigaralarını tüttürebilsinler. Olur da ulularımız ölür, biz de elden ayaktan düşersek siz de bu yadigara sahip çıkasınız.

İşte bir masal gibi böyle anlatılıyor Kara Yemek Takımı Daveti. Yolunuz Konya’ya düşerse siz de bir yetkili abi bulup peşine takılın derim. Önümüzdeki ay ada sahillerinde buluşmak dileğiyle. Hepinize afiyet olsun.

(1) Halıcı, N., Geleneksel Konya Yemekleri, Güven Matbaası, Ankara, 1979

Yazar Hakkında

S.Melik Kaya

S.Melik Kaya

1992 yılında, Konya'da doğdu. İlk ve orta öğrenimi, asi ergenlik yıllarını ve başarısız lise hayatını memleketinde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne girdi. Okulu ne zaman bitireceği bilinmiyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi ikinci üniversite olarak Sosyoloji okuyor. Dil öğrenmeye, çeşitli müzik aletleri çalmaya hevesli. Sadece Türkçe biliyor ve hiçbir müzik aleti çalamıyor. Kısacası feracesi sırtında içmek için ayran arıyor.

 

 

Kafa Kâğıdı:    

Online dergiler Online dergiler