Açlık Oyunları

Emrah Bulut tarafından yazıldı. Aktif .

 

Şehrin arka sokaklarında karanlık bir holüdür. Eteğinde yükselen sütunlar, elden düşme hayatların beşiği, güneşte soyulmuş asfaltı yeis batağı olmuştur. Kokusu keskin. Çünkü içi hınç dolu. Yüzünü amaçsızca dolanan gövdelerin küfrü tekmeler. Ceplerinde onlarca insanın tiksinerek bıraktığı lokması, sefâheti, yoksulluğu… Şehrin günah dolu göğsünde gece açan bir çiçek gibi özüdür.

Metanetli bir sokak arasından bahsediyoruz. Dinlemeyi bilirse insanoğlu, umursamaz yüzüne sille atmadan gördüklerini anlatmaya sabrı var.

Karşı bloklardan kulağına çalınan vurdumduymaz lakırdılar dişlerinin arasında sinirle ezilirken omuzlarındaki yüksekçe bir binanın seyirlik terasında yine hareketli bir gece yaşandığını fark etti sokak. Dört başı mahmur sofralar kurulmuş, sıcaklar-soğuklar dakikalık aralarla hop oturup hop kalkıyor, gece sonuna yüklü bir çöp yığını hazırlamak için paranın satın alabildiği olanca şey yarım yamalak geri gönderiliyordu. Farklı dinlerin farklı insanlarıydı fakat ne Kuran’ın ne İncil’in ne de Tevrat’ın angarya yasağına uyan vardı. Dolan mideler yeniden dolması için defalar kere kusulurken kazan dairesinde bir adam mendiline sardığı ekmek parçası kucağında, çarkın dönmesi üzerine hülyalara dalmıştı. Dışarıda bir yerde başkasının günahına ağlayan adamların varlığı damarlarına tahammül pompalıyordu amma aç yattığı geceleri düşündükçe israfa katlanması da ne zordu. Derken alkışlar içinde bir radyo oturtuldu başköşeye. Yaz gecesini biraz müzikle renklendirmeye niyetlenen eller, nefsi coşturan darbuka frekanslarını ararken, megafondan patlayan bağrışların hâkim olduğu bir istasyonda duraksamak zorunda kaldı. Çatlamış ses tellerinden çıkan ölüm, sefalet ve açlık benzeri uzak lügat kelimeleri boş beyinlerde davul çalıyordu şimdi. Hayli sitemkârdı derinden gelen imdat dalgaları ve insanı rahatsızlığa sevk ediyordu. Konuşmalar kesildiğinde, geriye balkon sefasına pek tezat, mandallara tutturulmuş gibi asık suratlı insan portreleri kalmıştı. Eğlence, anlık bir iç hesaplaşmasından sonra kaldığı yerden devam etse de Afrika’nın bilmem ne bölgesinden iskemlelerine misafir olan top güllesi sözler, vicdan taşıyanların damağında paslı bir tat bırakmıştı.

Haberler son birkaç günde taş atan çocuklar gibi kol geziyordu sokağın kaldırımlarında. İsmi bahtından çıkarılan kara bir kıtada ölen bebekler, her saat sütçünün, boyacının dilindeydi fakat şu yaldızlı evlerin duvarlarını yarıp geçememişti bir türlü. Taşın toprağın dili tutulmuştu ama insanların alnı hala soğuktu.

Derken çat kapı umut dağıttı bir ampul. Işığın ani bir hızla perde arasından dışarı hücum ettiği alt dairelerden birinde, dehşet içinde yatağının altına koşturan pembe yanaklı bir çocuk, kumbarasını karıştırıyordu. Televizyonda, Kenya denilen bir yerde gördüğü, defterine çiziktirdiği çubuk adam gibi insanlar, bugün çikolatasız doğum günü pastasından bile daha kötü bir sürprizdi onun için. Hiç jelibon yiyememiş çocuklar adına telaşla yardım zarfını doldurdu.

Yürek, bedenlere sığdırılmaktan öte insanı taşıyan bir balon gibidir; Âdem’in oğulları birbirine dertlendikçe ateşlenir ve harlandıkça yükselir. Rahat insanların vicdan yükü ağır olmasaydı göklere çıkar, üç kuruşluk toprağa tamahları kalmazdı.

Küçük tombul eller geceye haddini bildirirken, yazıklar ve vahlar döküldü sokağın ağzından. Neler unutulmuyor ki. Yılların, büyüyen gövdelere insanlığını da unutturabileceğini düşünüyordu. Nankör, korkak evlerde yanıp sönen küçük sahnelere baktıkça, çıldırma nöbetleriyle artık daha da emindi.

Sol dairelerden birinin mutfağında başını avucuna dayamış bir kadın, hesap yaparken yastık altı birikimi hangi oğlunun olsun? Açlığın ve kuraklığın konuşulduğu uzak bir kıtada yardım kampına ulaşmaya çalışan bir başka anne de çocukları arasında seçim yapıyordu; hangisiyle devam etsin, hangisi ölsün?

Poker oynanan bir üstteki duman altı odada, masayı çeviren beylerin kravatları çoktan gevşemiş, viskiyi tek seferde ağzına boşaltan adamın gömleği terden sırılsıklam olmuştu. Güneyde bir yazlık ev kazanmanın hayaliyle kardeş payından çaldıklarını ortaya koyarken biraz daha güneyde insanların çadırlarda koca bir kış geçirdiğinden habersizdi.

Sonra birden çarpıntılı sessizliği şen kahkahalar ile hançerlendi sokağın. Kucağı güllerle dolu genç bayan soluklanmak için nemli duvara sırtını dayamıştı ki ona yetişen genç adam yosun kokulu betondan çevik bir hareketle kopardı sevgilisini. Güller dağılırken vücutlar bütünleşti ve sokak lambasının ışığında aşk dolu bir Flâmenko başladı. Dünyanın bir yüzünde bir çift çiçekler içinde eğleşirken gözlerden ırak diğer yüzünde akbabalar nöbetteydi. Susuz kalmış dudaklar can verip veda ederde bir çiftin parmakları ayrılırsa kenetlendiği yerden diye.

Yakınlardaysa evsiz bir dilenci günün muhasebesini yaparken gözleri yolun sonundaki mezarlıktaydı. Hayatı boyunca başını sokacağı bir yerin hayalini kurmuştu ve sanırım bu ölünce kendiliğinden gerçekleşecek diye geçirdi içinden. Ardından saatler önce gazetecilerin elinde gördüğü siyah insanların acıklı fotoğrafları, fabrikadan gülerek çıkan işçiler ve iyi para bırakan siyah takımlıları hatırladı. Sloganlar beyninde gece vardiyasına başlarken kartonların üstünde bir bebek gibi şehrin masallarına kendini kaptırmıştı.

Kuzeyde hayat güzeldir, 8 yaşındaysanız hele. Hollywood ışıklarında oyunlar oynamak, berberden sonra omuzlarda teyplerle meydanlara çıkmak, üstü açık bir arabada hayat dolu sesler fışkırmak şehrin uykusuz camlarına. Kaldırımlarda dans etmek ve adına romantizm dedikleri yağmurda yürümekler… Elinde sıcak bir el, burnunda sıcak ekmek kokuları varken aç gezmek bile ne güzel emin beldelerde.

Öğlen sıcağında kurulan gündüz düşlerine benzetti bunları sokak. O vakitlerde ağzı oruçla bağlı bir Müslüman, ezan okunacak ve doyacağım diye düşünmüştü. Alnım secdeye değecek demişti elindeki sırma işlemeli seccadenin verdiği gönül rahatlığıyla. Oysa Somali’de aç yatan uzak komşusu için bir ezanın diğerinden farkı yoktu günlerdir.

Şimdi, karanlıkta bir adam ve bir kedi aynı çöpü karıştırıyordu. Sonrası… Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır.

Yazar Hakkında

Emrah Bulut

Emrah Bulut

Online dergiler Online dergiler