Delalet

Şehirler insanlara benzer. Sanki bir insanmış gibi biyolojik, ruhsal ihtiyaç ve zaruretleri içinde barından yapı topluluğudur. Zira insanı içinde barından bu bünye, yine ona hizmet etmesinden dolayı beşeri hasletlerden oluşur.
İnsana yaşam alanı sunan bu inşaat kümesi, burada yaşayanlar hakkında tarihi, kültürel, ekonomik alanlarda ipucu verir. Günümüz Türkiye’sinde şehir yapıları geçmişinde yaşadığı karmaşanın sanki bir dışa vurumu gibi izbe ve karmaşık olan durumu; geçmişle koparılmış bir bağın nişanesidir adeta. Cumhuriyetin kurulmasıyla ret edilen kültürel mirasın üzerine yenisi ikame edilemediği için, Necip Fazıl’ın mükemmel benzetmesiyle piç yapılar her tarafımızı doldurmuştur. Piçtir… Zira geçmişi meçhuldür.
Yıkılan, satılan veya alakasız şeylere dönüştürülen tarihi cami ve diğer binalar Türkiye’nin geçmişinde bir kara leke. İşte tam bu nokta şehirlerin kültürel olarak bir işaret belirtmesine örnek olarak gösterilir. İstanbul’u talan eden yozluğun yaptığı yapıtlar ortada olması somut bir delil teşkil eder.
Mimari açıdan Selimiye Camii ile Muradiye Camii arasındaki geçişin yani üzerine özgün motiflerin eklenmesi o şehrin tarihsel olarak birikmiş estetik anlayışının deveran etmesine bir örnektir. Selçuklu mimarisinin üzerine Osmanlı “işte bu benim”diyebildiği özgün bir anlayış koymuştur. Ama bunu modern Türkiye’de görmek imkansız. Olay sadece cami ile de kısıtlanmamalı. Okullar, devlet binaları vs. tümüyle dörtköşe ve inşaat amelesinin kolaylığına gelen şekli aşamamış ve doğal olarak estetik kaygı güdülmemiştir.
Toplumsal etkileşim olarak bakıldığında ise Haydarpaşa’nın barok mimarisiyle yapılmış olması yüzünü batıya çevirmiş bir toplumu görmüş oluruz. Bu zaviyelerden bakıldığında şehrin tarih açısından karşımıza koyduğu delidir
Ekonomik açıdan şehirler incelendiğin de, varoşlar diye göçün engellenemez sonucu olarak doğmuş gettolar buna çok iyi örnektir. Benzer ekonomik sınıfların yetiştiği apartman bebeleri de bu gettolar içindedir aslında. Şehri siluetlerinin çok keskin bir biçimde değişmesine neden olan bu durum ekonomik açıdan şehirler hakkında- belki özelde semtler- biz bilgi vermektedir.
Sonuç olarak ülkeye genel olarak bakıldığında ortaya çıkan durumun bize gösterdiği; ekonomi, tarih ve kültür açısından o ülkede yaşayan milletin toplumsal reflekslerinin ortaya nasıl çıktığının bir sebebidir. Tek sebebi olmamakla birlikte sosyolojik açıdan inceleme yapılmak istense sokaklarda, caddelerde ve kuş uçuşu bakış atıldığında bize birçok ipucu sunduğu çok açık bir şekilde ortadır.
Saygılarımla…
Yazar Hakkında

Süleyman Kahraman
Doğum yeri, kaybedilen toprakların aziz hatıraları sayılacak topraklardır. Daha henüz emekleme safhasında iken Türkiye’ye adım atarak 21 sene T.C topraklarından ayrılmadı. Bir senelik Karl Marx Stadt’da eğitimine yama yaparak, makine mühendisi olma yolunda özgeçmişine bir parantez ekledi. İlkokul ve liseyi İstanbul’dan önceki başkentte, üniversiteyi ise sanayi göbeği Kocaeli’nde okudu. Birkaç deklanşör hamlesiyle fotoğraf işinde amatör, birkaç karalamayla da yazmakta…